Dev artış! Alacağı olan herkesi ilgilendiriyor!
Son dönemde artan konkordato başvurularına ilişkin talepleri, yapılan başvuruların ekonomide yaratabileceği etkiyi ve konkordato taleplerinin doğabilecek işsizlik oranına etkisini Hukukçu Mustafa Zafer’e sorduk…
Konkordato davalarındaki artış oranı nedir?
Bu yıl ülkemizde Ocak ayından bu yana yaklaşık 800 civarında borçlu hakkında konkordato da geçici mühlet kararı verildi. Birkaç gün sonra Ağustos ayının tamamlanmasıyla birlikte 1000’in üzerinde borçlu hakkında konkordato kararı verilmiş olacağını tahmin ediyoruz. Oysaki 2023 yılının tamamında sadece 519 borçlu hakkında konkordato kararı verilmişken bu yıl Ağustos ayı itibariyle bu oranın yaklaşık iki katı civarında mühlet kararı verildiğini takip etmekteyiz.
Bu davaların ekonomiye etkisi ne büyüklükte?
Konkordato ilan eden borçluların ekonomi üzerinde doğurduğu etki aslında borçlu firmanın doğrudan büyüklüğü ile alakalı. Yakın dönemde konkordato başvurusunda bulunan firmaların borç yükleri incelendiğinde 100 Milyon lira civarında borçlu olan firmada var 1 Milyar Lira Civarında borçlu olan firmada, bu kapsamda borç yükü arttıkça elbette ki bu firmaların piyasa üzerindeki kırılganlık seviyesi ve sektörel manada ki kayıpların yükü de artmaktadır.
Ortalama 500 Milyon Lira gibi bir borç yükü ile konkordato ilan eden firmanın piyasada tedarikçileri, mal ve hizmet sattığı müşterileri, kullanmış olduğu krediler ve çalışanlarıyla birlikte yaklaşık üç/dört katlık bir çarpan etkisi yaratabilir ve 2 Milyar TL’lik bir ticari hayatı doğrudan etkileyebilir.
Konkordato taleplerinin artması işsizlik oranını etkiler mi?
Bu iki veri aslında birbiriyle büyük bir ilişki içerisinde çünkü bir firma ya alacaklarını tahsil edemeyip borçlarını ödeyemememe tehlikesi altında olduğundan konkordato ilan ederken öteki taraftan içinde bulunduğu durum itibariyle de mal ve hizmet üretemeyecek yani işçi çalıştıramayacak bir durumla karşılaşabilir.
Bir diğer taraftan konkordato ilan eden ana borçlu firma ile mal ve hizmet tedariki içerisinde olan alacaklı firmalar konumundaki diğer işletmeleri de bu durum doğrudan etkileyecek ve her gün yüzlerce ya da binlerce ürününün tedarik edilmesi gerekirken üretim zincirinde oluşabilecek bir daralma doğrudan işsizliği tetikleyebilecektir.
HANGİ SEKTÖRLER ÖN PLANDA
Son dönemde yapılan başvurular da aslında tüm sektörlerden konkordato de geçici mühlet talebi var. Ancak inşaat, tekstil, turizm ve gıda sektörlerinin önemli temsilcilerinden son dönemde yapılan konkordato başvurularının olduğunu görmekteyiz. Bundan sonraki süreçte özellikle alacaklı olan banka ve finans kurumları dışında konkordato ilan eden firmalar ile ticari münasebet içerisinde olan ve alacağını yakın zamanda tahsil edememe tehlikesi altında bulunan birçok firma da konkordato talebinde bulunabilir.
Konkordato ilan eden her borçlu iyi niyetli mi?
Konkordato ilan eden bir borçlunun iyi niyetli mi olduğunu anlamak ancak borçların tamamının eksiksiz bir şekilde ödenmesi ile anlaşılabilir. Bu durumda ilk etapta mahkemeye borçlarını ödeyememe tehlikesi altında başvuran şirketlerin sunacağı ticari defterlerle bu durum anlaşılabilir. Öyle ki bazı borçluların ticari defter ve kayıtları incelendiğinde gerçekle bir ilgisi olmayan sadece kendilerini geçici bir süre borçlu konumunda gösterecek şekilde hazırlanan ara bilançoların olduğu durumlar görülebilmektedir. Böyle bir durumla karşılaşılması halinde yani sadece mahkemeyi yanıltarak geçici mühlet kararı verilmesi sonrasında hukuki imkanlardan yararlanmak suretiyle borçlunun adeta kendini çok ucuza fonladığının anlaşılması halinde yapılacak tahkikat ve alınacak bilirkişi raporları sonrasında borçlunun iflasına karar verilebilir.
Ülkemizde krediye ulaşmanın bu kadar zor ve zahmetli olduğu bir dönem içerisinde sadece tedarikçileri ve müşterileri üzerinden kendisi fonlamak adına hukuki enstrümanlardan yararlanmaya çalışmak hukuki gerçeklik ile bağdaşmaz, zira borçlu firma 500 milyon TL gibi bir kredi kullanılmış olsa yıllık kendisine maliyetinin kabaca 250 milyon TL gibi bir yük olmasının hesap edildiği bu günlerde hiçbir faiz ödemeden yada alacaklıların alacağından bir parça düşmek suretiyle borcun 12-24 ay arasında taksitlendirilmesi bir anda alacaklı olan yüzlerce hatta binlerce firmanın yığınsal iflas süreci ile karşılaşabilmesinin önünü açabilir.